Uzun çok uzun bir süreden sonra yeniden, 17 yaşlarımda bana ergenlik bunalım zamanlarında eşlik eden gitarıma başlamak istedim…Bir rehber ile…
Hayat dersi gibi bir gitar dersi oldu.
Hocamın her söylediğinin arkasındaki, görünmeyene doğru baktığım…
Metronom (bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren gereç.) hayatıma yeniden girdi…
Gel gör ki çok basit gibi gözüken her yerde acaip zorlanıyorum….
Parmaklarımı, ağzımdan çıkan notaları, ve metronomun tik taklarını birbirine uyumlamakta zorluk çekiyorum…
Ritm hep kaçıyor…
Duymuyorum adeta, dinlemiyorum…
Acele tavrım ile karşılaşıyorum….
Yavaşla…
Dinle, duy….
Gerginliğim parmaklarıma yansıyor…
Offff nasıl bir dersti….Kendimle karşılaştım !
Ve Murat’ın hissederek aktardığı bilge cümleleri çok iyi anlıyorum.
Yoga pratiğim bir şekilde parelellik kurmama yardımcı oluyor.
Ama gerçekliğe gelince !
Metronomun tik tak sesi ile bir olmak ve o birliğin içinde oturmak… Bir kere o birliği hissedince, araya istediğin kadar nota, istediğin kadar boşluk koyabilirsin…Korkmadan, gerilmeden….
Yeter ki duy, dinle…
Hocamın ismi Murat, “sert bir öğrenciyim yeri geldiği zaman” dedi, hep öğrenci olduğunu vurgulayarak…
Disiplini vurguladı, acının içinde kalmayı vurguladı. Ve ordan ışığın kaçınılmaz olduğunu…
Matematiğin dışında, hissederek notayı duymayı ve dinlemeyi vurguladı.
Notayla tanışmayı, içine girmeyi.
Bilmiyorum becerebilir miyim gitar çalmayı : sıkıldığım anlarda bırakmadan, gitmeden, o sabrın içinde tekrar tekrar yaptığım hataları ört bas etmeden, başa dönebilir miyim ?
Ama emin olduğum birşey var : Yine de çok şey deneyimleyip, Murat’ın tuttuğu ayna içinde çok şey görüp, keşfedeceğim kendime dair. Dönüşüm ve değişim içinde…
Eğer Murat Öztürk’ün müziklerini dinlemek isterseniz buyrun :
Böyle işte paylaşmak istedim…
mey
22/04/2013
Comments