Bugün sabah yoga yapmaya gittiğimiz çadırda saati gösteren saate baktım. Saat 7.11′ i gösteriyordu ve 6 dereceydi. Çok çok soğuktu. Ve üstümde kat kat kıyafetlerimle beraber yoga matiminde üstunde yerimi aldım. Ve uygulama yaptıkça güneşin belirmesi ve uygulamanın etkisi ile gittikçe üstümdeki katlar çıkarılmaya başlandı.
Burdaki en büyük keyiflerimden biri dışarda çadırda uyumak. Her akşam çadırıma girmeden şöyle kısa da olsa bir gökyüzüne başımı çeviriyorum. Bulutlu değilse ki nadir bulutlu oldu – binbir yıldız hatta samanyolu o kadar berrak gözüküyor ki gözlere tam bir şenlik. Daha sonra çadırıma giriyorum mumlarımı yakıyorum ve uykuya doğru hazırlanıyorum. Her ne kadar soğuk bile olsa akşamları, soğuktan korunmanın yollarını buldum. Yünlü şapkamı kafama geçiriyorum, uyku tulumumun içine giriyorum ve üstüme tam 5 kat çarşaf ve yorgan katlıyorum ve oluşan bu katmanların içine kıvrılıyorum. Dışarda doğanın binbir çeşit sesini dinleyerek, soğuğa teslim oluyorum. Hangi sesler yok ki: baykuş sesleri, bilumum ismini bilmediğim böcek ve kuş sesleri arasında uyku alemine süzülüyorum. Pek sevdim dışarda doğa içinde uyumayı. Ve tek istediğim daha da soğumasın ki burdan ayrılana kadar dışarda uyuyabileyim. İçerdeki odalara geçmek durumunda kalmayayım. Bu lüksün – dışarda uyuma lüksünün- sonuna kadar tadına varayım gidene kadar….
コメント