Bu haftasonu kendimi yogaya bağlı bir sosyallik içinde buldum…
İlk evvela cumartesi günü, sonbahar ekinoksunu kutlamak için yogi ve yoginilerden oluşan çok güzel bir topluluk ile 108 güneşe selam kutlamasına katıldım. Önceden planladığımız bir atölye çalışmasının iptali ile, spontan bir şekilde bir yogini -Kıvılcım- arkadaşımla konuşarak cuma akşamı bu etkinliğe katılmaya niyetlendim. Ve iyi ki de niyetlenmişim.
İki dolu stüdyo da Asthanga Serisinin Güneşi Selam A ve B serilerini farklı hocaların yönlendirmesi ile uygulamaya başladık. Kimi zaman gözlerim açık, kimi zaman gözlerim kapalı akışın içine kendimi teslim ettim. Zihnim ara ara artık yeter, dayanamayacağım, dur, bu ses tonu kimin, ne oluyor, sağım solum gibi yönlendirme yapsa da, kendimi güneşin içine saldım adeta. Bazı hocaların ritmi daha yavaş, topraklanmaya odaklı, bazı hocaların ritmi daha hızlı, akışkan selamların içinden geçiveriyorduk. Bazı hocaların sesleri tanıdık, eski dost seslerin kabulü içinde sanki seri içinde gidip geliyordum. İçimde yükselen enerji ve çoşku içinde, hızımı alamadan chaturangalara zıplarken, geçişler arasında odaklanarak ilk 54 selamı bitirdim. Ve gerçekten boyut değiştirmiş ve tabii ki de fiziksel olarak çok yorulmuş bir şekilde 15 dakika arada kendimi yoklarken ve sorgularken buldum. Zihnimdeki konuşma acaba ikinci yarıda çıksam mı diye dır dır ederken, içsel alanım devam etmek istiyorum diyiyordu. İkramlardan hafif bir şekilde atıştırıp, hafif bir çay içip soluklandıktan sonra, ikinci 54 set için odalara girdik. Artık bu set, güçümün gittikçe tükenmeye başladığını hissederek devam ediyordum akışlara. Ve artık zıplamaktan ziyade, geri veya öne adım atarak, chaturangalara girmekten ziyade, chaturanga variyasyonlarını yaparak geçiş içinde varoldum. Ama bitirmeye niyetliydim. Sadece bir hocanın dinlenebilirsiniz dilediğiniz zaman diyen yüreklendirici sesi etkisinde kalarak, bir set çocuk pozunda kalakaldım. Ve son içsel bir güç bularak, 108’inci güneşe selama doğru kendimi adadım bütün benliğim ile. 108 tamamlanınca bir ohh içinde savasanaya kendimi tamamen, büsbütün bıraktım. Yanımda Kıvılcım’ın ve arkamda Özlem’in de varlığını hissederek. Zamansızlığa ve mekansızlığa geçiş yaparak. Arkasından pranayama ve meditasyon ile bu çalışma 18.00 sularında bitti. 14.00 gibi başlamıştık. Bitirmenin verdiği çoşku ile yorgunluk hisleri içiçe girmişti. Ve benim yoga kafam bir hayli tavan yapmıştı. Boyut değiştirmişti bilinçim sanki. Böyle zamanlarda hep biraz sessiz kalmayı tercih ediyorum. Ve iletişim kurmakta zorlanıyorum.
Bugünün en güzel tarafı benim için, yoga içinde, farklı bir mekan dahi olsa, kendimi ne kadar evde hissettiğimin farkına varmak oldu. Farklı bir mekan dahi olsa, yoganın birleştirici gücü içinde, çevre tarafından nasıl da sevgi ile ağarlandığımı hissettim. Yoga topluluğunun sihirine bir kez daha inandım. Kim olduğun, ne olduğun, nerden geldiğinin öneminin kalmadığı, aynı havayı soluduğumuz bu düzen içerisinde birbirimize olan bağı ve ayrılığın içindeki aynılığı gözlemlemek o kadar güzel bir duygu ki. Yoga’da taraf yok, sadece yoga var. Oradan inanılmaz hafiflemiş, evimde hissederek ayrıldım. Ve yogaya ve yoganın oluşturduğu topluluğa ve bu topluluğun yarattığı dinamiğe şükran hissederek ev yollarına düştüm.
Niye 108 ? Yoga geleneğinde kutsal bir rakam olan 108’in birçok anlamı vardır. Hint tespihleri – malalarda 108 tane boncuk var. 108 tane Upanishad metni olduğu söylenir. ( Eski bilgelerin yazdığı kutsal hint metinleri) Bir sayısı Yaratan’ı, sıfır boşluğu veya tamalanmayı, sekiz ise sonsuzluğu simgeler. 108 adet duygu olduğundan bahsedilir. Astrolojide dokuz gezegen ve on iki ev vardır. Dokuz kere on iki 108 eder.
O akşam çok erken – cumartesileri uzun zamandır bu kadar erken- uykuya çekilmemiştim. 22.30 suları tatlı bir uykunun içine dalmıştım bile.
Ertesi gün ise facebooktan bir davetiye gözüme ilişti. Bir hafta önce Özge ile verdiğimiz Kirtan gecesinden tanıştığımız ve kendini Bhakti yoga’ya adamış vejetaryan Govinda restoranın sahibinden geliyordu bu davetiye. Pazar akşamüstü 18.30’da ücretsiz olarak yapılacak Bhagavad Gita ile ilgili söyleşiye davet edilmiştim.
Yine içime baktım. Evet gitmek istiyordum. Sinem’e de haber verip, yine tanıdık olmayan ama içine girer gitmez misavirperverlik içinde, yine yoganın bütünleştirici gücünü hissettiğimiz bir mekan içinde kendimizi bulduk. Çok az kişi vardı. Olsun. Bir masa etrafında oturarak o gecenin sohbetini başlattı Nrsimba – verilmiş ismi ile. Maha mantra meditasyonu ile. 30 dakika boyunca harmonium eşliğinde Krişna’ya adanmış bir bhajan içinde kendimizden geçtik. İçimiz dışımız sıcaklaşmış ve enerjimiz yükselmiş olarak. Ve öğrendim ki her pazar bu toplantılar süregeliyormuş. O hafta Bhagavad Gita’nın 13. bölümü okundu. Ve arkasında Nrsimba yorumladı. Ve soru-cevap şeklinde ilerledi sohbet. Kimi zaman söz hakkı aldım, diğerlerini dinledim. Ve bu paylaşımlı ortamdan inanılmaz bir iç huzuru ile ayrıldım.
Ne güzeldi bir topluluk içinde olmak yine. Bir satsang. Ve ne kadar önemli diye düşündüm. Satsang, sat – gerçek, sanga – topluluk anlamına geliyor. Bir topluluk içinde Gerçeği konuştuğun, eski bilge bir metnin okunduğu (Bhagavad Gita gibi) ve anlamını konuştuğun, düşündüğün beraber paylaştığın ve günlük hayatına bu Gerçeğin uygulamasını vurguladığın bir sohbet. Nice sohbetlere katılım niyeti ile ayrıldım. Ve bu güzel yerden sizlere bahsetmek istedim. Beyoğlu meydandan içeri girince ilk sağ, sonra ilk sol yapınca sol tarafınıza çıkıyor bu mütevası vejetaryan lokanta : GOVINDA ( Tanrı Krişnanın isimlerinden biri). Ve her pazar Bhagavad Gita’yı sohbet alan bu satsanglar (bir tatil olmadığı sürece) süregeliyor.
Yoga’nın bütünleştirici sihiri içinde kendimizi yuvamızda hissettiğimiz güzel paylaşımlı Satsanglar çoğalsın dileği ile.
Sevgiyle
mey
05/10/2011
Commenti