Yoga birleştirmek anlamına geliyor. Yoga’ya ilk başladığım zamanki algımda, yogayı sanki parçalar birbirinden kopmuş ve yeniden birleştiriyorum gibi algılardım. Bedenin sağ ve solu, zihin ve fiziksel beden, hayat ve ben gibi. Ve yıllar içinde perspektifim genişleyerek çok daha kapsamlı oldu. Yoga unuttuğumuz varolan bütünlüğü anımsamamıza yardımcı olan yollardan biri. Mesela fiziksel bedenimizin bir bütünlüğü var. Örneğin omurgamımızın doğal kıvrımları var. Çoğu zaman çeşitli edindiğimiz alışkanlıklardan, duygusal kısıtlanmalardan, duruş bozukluklarından ve hareketsizlikten dolayı, kamburlaşmaya başlıyoruz, omurganın varolan bütünlüğünden farkında olarak veya çoğu zaman olmayarak, ödün veriyor veya sabote ediyoruz. Yoga yaparak, tekrar fiziksel bedenimizin bütünlüğünü hatırlıyoruz. Bedenin katmanlarının farkına vararak, bunu onurlandırmaya başlıyoruz. Beden sadece gözüken fiziksel bedenimiz değil. En dış, yüzeydeki, görünür katmanımız fiziksel bedenimiz. Halbuki enerji bedenimiz var, zihinsel bedenimiz var. Bütün katmanlar iç içe geçmiş vaziyette, birbirlerini besliyor, birbirlerinden besleniyor, devamlı hareketlilik içinde etkileşim içindeler. Bütüncül bir yaklaşım içinde, bedenimiz ile tüm katmanları ile daha şeffaf, daha samimi ve daha hasssas bir bağ kurmaya başlıyoruz. Zamanla bu algı, hayatımıza yansıyor. Ben hayattan kopmuş değilim. Hayatın içindeyim. Hayat burda, ben başka bir yerde değilim. Birşeyleri yakalamam gerekmiyor, hayatın içinde olmak için. Bu algı içinde utanç, suçlama gibi insanı derinlerinde ızdırap içine sokan duygulardan zamanla arınmaya başlıyorsun. Olanı olduğu gibi daha net görmeye, kabul etmeye başlıyorsun. Teslimiyet başlıyor. Kişi ilk olarak kendine daha kolay teslim olmaya başlıyor. Kontrol etmekten ziyade, olanı olduğu gibi kabul etmeye başlıyorsun. Kim olduğun ile, nerde olduğun ile, nasıl olduğun ile rahatlamaya başlıyorsun. Bu da beraberinde özgürlüğü getiriyor.
Yoga herşeyden önce bir farkındalık çalışması ve kendini davet ettiğin sabitlik içinde derinden bir dinleme hali. Bu farkındalık çalışması içinde, ilk karşılaştığın katman kendi fiziksel bedenin. Hissederekten algılarının yardımı ile bedeni keşfetmeye başlıyorsun ve bedenini dinleyerekten neyi, nerde, nasıl kasmaya başladığını algılamaya başlıyorsun. Direnç noktalarınla karşılaşmaya başlıyorsun. Daha sonra bu farkındalık, nefese ve zihne ve kendi ruhunun gizemi içinde daha derinlere taşınıyor. Bu keşif yolculuğu çoğu zaman kolay olmuyor. İnsan kendi benliğinde çıktığı bu yolculukta, açıklık içinde, birçok alışkanlıkları, yargıları, egosu, hisleri ve acıları ile karşılaşıyor. Ama belki de ilk defa kendi karşısında bu kadar çıplak kalabilme imkanı bulabiliyor ve en güzeli yargısızlığa, yorumsuzluğa davet edildiği bu ortamda, sınırsızlığı keşfetmeye başlıyor.
Bir hocam yoganın hipnozdan çıkma durumu olduğunu söylemişti. Sanki doğumdan itibaren istemli veya istemsiz bir şartlandırılma içinde yaşamış ve yoga ile bu şartlandırılmışlıkların dışına çıkıp, kendi içimize uyanarak daha tam olma imkanı verilmişti, kalbimizin iç sesini duyarak. Kalbimizi duymak, kim olduğumuzu duymak çok kolay değil. Hep konuşan zihnimizin sesini kısmak biraz zaman alıyor. Yoga ve meditasyon yaparken girdiğimiz sabitlik sessizliği içinde, birşey yapma ihtiyaçı duymadan, sadece olanla kalmayı araştırarak, beden içindeki hislerimizi duymaya başlıyoruz. Ve eğer bize sunulanı dinlemeye ve duymaya başlayabilirsek, herşey hayatta bütünlük içinde rehberimiz olmaya başlıyor.
Yoga aşka düşmek gibi. İlk kendimize, narsist bir şekilde değil, kendini bularak, kendine aşk yaşamaya başlıyorsun. Ve zamanla bu aşk bütün bir hayatına yansıyor. Çevrene, ilişkilerine, tüm canlılara daha duyarlı olmaya başlıyorsun. Görünür olandan görünmez olana bakmaya başlıyorsun. Bir sonraki adımın bilinmezliği içinde, gizeme kendini daha kolay, bütün ve rahat bırakmaya başlıyorsun. Ana uyanıyorsun, an içinde bütün varlığınla 100/100 dahil olmaya başlıyorsun. Tam potasiyelinde yaşam enerjin ile karşılaşıyorsun. Sonsuz enerji varlıklarıyız. Daha korkusuz ve spontan olmaya başlıyorsun. İçindeki çocuğu uyandırıp, yetişkin bilinçi içinde kalarak. Zihin korku yaratır. Korkularımız bizi sınırlanırır, bastırır, kapatır. Kalbi dinlemeye başlıyorsun, kalpten yaşamaya ve kalpten görmeye başlıyorsun. Ve bir kere o kalp açıklığı olduğu zaman, kalbin acı çekmesinden de korkmaz oluyorsun. Üzüntün de, sevinçin de tam oluyor. Hayatın bütününü oluşturan zıt gibi gözüken ama birbirini tamamlayan herşeyi (mutluluk – mutsuzluk gibi, acı – keyif gibi) karşılamaya başlıyorsun. Hayat bizim savaşımız. Ve bu savaş içinde kabulün ve teslimiyetin daha kolay oluyor.
Eski Mısır’daki inanca göre yaşamdan sonsuzluğa geçiş yolculuğunda kalp, adalet ve düzen tanrısı tarafından tartılır. Sorgulama sırasında sahibine ihanet etmeyen ve tüy kadar hafif çeken kalp sınavı geçer ve ebedi hayata kavuşur. Kalbin hafiflemesi ne demek ? Kalpten hissetmek ne demek ? Bir kere gözündeki perde kalkınca, sözlerin , davranışların , aksyonların değişiyor. Neyi göremediğimi çok sorguladım. Kendi çektiğim huzursuzluğum, acım içinde. Ve soruların cevapsızlığı içinde, hayata bağlandım.
Yoga hocalığı yapıyorum. Hoca lakabını sevmiyorum. Yoga dersleri vermeyi pratik ediyorum. Deneyim ve hissettiklerimi paylaşıyorum. Yoga dersinde farkında olarak veya olmadan, edindiğimiz kimlik, maskelerimizden sıyrılıyoruz. 2000 senesinde ders vermeye başladım. Bu çok sevdiğim yolda yoga araçılığı ile harika buluşmalar yaşadım. Birçok öğrencim aslında benim hocalarım. Kim öğrenci kim hoca bunlar hep tartışılacak kavramlar. Kavramlara ihtiyaçımız var, ama kavramların ötesine geçmek çok güzel bir araştırma. 2006 sonunda 9 sene yaşadığım New York’tan İstanbul’a döndüm. Ve o zamandan beri Cihangir Yoga’da dersler veriyorum. (www.cihangiryoga.com) Yıllar içinde hocalık eğitimleri de vermeye başladım. Yogayı hayatlarına katmak isteyen, yogada derinleşmek isteyen, ve yoga öğretmek için adımları atmak için birçok kişiye yollarında rehber oluyorum. Ama asıl rehber görünmez bir el var, ben sadece kimi yerde araçı oluyorum, kimi yerde yoldaş…
Birşey kendi doğallığında ifade bulduğu zaman, özgürleşmeye başlıyor kanımca. Ve yoga aracılığı ile, kendimiz olmaya başlıyoruz daha rahat, tüm zaaflarımız, korkularımız, ve renklerimiz ile. Tek renk değiliz. Birçok renge sahibiz. İçimizdeki deliliği daha çok kucaklama yanlısıyım. Her insan bir dünya ve bu dünyalar ifade bulsun. Karanlıklarımız aydınlansın.
Yoga yaparken, hayat gibi bir yolculuk içinde olduğunu deneyimliyorsun. Yolculuğun yolcusu olduğunu hatırlıyorsun. Yolculuğun keşfi içinde, kimi zaman yol çetin, kimi zaman yol kıvrak, kimi zaman düz…Kimi zaman duraklar var, kimi zaman çukurlar, kimi zaman müthiş çoşkular, heyecanlar, keyifler, huzurlar var. Yolcu olarak, yolculuğuna tam iştirak etmeye başlıyorsun. Ve yolculuğunda seni sen olmana yardımcı olan tüm güzelliklere, engellere, kimi zaman elini tutan, kimi zaman çelme takan tüm canlara, şükran duymaya başlıyorsun zamanla. Derdin yaşamak oluyor.
05/05/2014
Comments