( fotoğraf : Didem Boy )
Son zamanlarda kendimi Tasavvuf’a merak salmış bir vaziyette buldum. Bu konuda derin bir ilgisi ve bilgisi olduğuna inandığım sevgili arkadaşım Nehir’ e bayram tatiline çıkmadan okumam için birkaç kitap vermesini söyledim. Bayram boyunca, kendimi yazarı Lynn Wilcox olan “Sufism ve Psikoloji’ kitabının derinliklerinde buldum. Tatilde uzanmış keyifli boşluğun tadını çıkardığım bir zaman diliminde telefonum çaldı. Nehir’di arayan. Tatil dönüşü ilk perşembe akşamımın boş olup olmadığını sorarak, beni bir yere götürmek istediğini söyledi. Gidiceğimiz yer bir dergâhtı. Hemen kocaman bir evet dedim. Ve açıkcası tatilden dönmenin üzüntüsü, o akşamın beklentisi ile azaldı.
O akşamın ben de bırakmış büyüsünü anlatmam çok zor. Bir izleyici olarak girdiğim ve kendimi yabancısı hissettiğim bir ortamda aynı zamanda çok da evimde hissettim. Mehmet Ağabey’inde yazısında belirtiği gibi çok şey anlamaya gerek yoktu. Ruhlar bir şekilde iletişim halindeydi. (Mehmet Everest Mevlevilik konusunda ciddi bir anlayışı ve engin bir bilgisi olan ve bizi o akşam dergâh’a götüren ağabeyimiz, büyümüzdü).
Mehmet Ağabey’nin yazdığı iletiyi aynen aktarıyorum ve canı gönülden inanıyorum. “Orada söylemeye çalıştım ama semazenleri rahatsız etmemek için diyemedim, hani yabancı konuklar var ya, hiç bir şey anlamadan sema törenindeki sembolizmaların bilgisinden (genellikle) binasip olarak seyrederler ayin-i şerifi, ama yine de manen doymuş olarak kalkar giderler, sebebi; insanların topladığı bilgilerin %25′ i beş duyularının beyinlerine yükledikleridir, %75 i ise ruhlar arasındaki alışverişler olmaktadır… ” (Kaynak; Ergün Arıkdal (Türkiye Metapsişik Araştırmalar Derneği kurucusu)).
O yabancı konuklardan biri bendim.
Yavaş yavaş oranın gelenleri ve benim gibi dışardan gelenler yerlerimizi almaya başladık. Salonda karma bir oturuş vardı. Kadını, erkeği, gençi, yaşlısı, çocuğu hep beraber. Hanımların çoğunun başı açık. Bu hoşgörülü ortam içinde sıcaklığı ve samimiyeti hemen hissediyorsun. Hatta orda çalışan bayanlardan biri yanıma gelip beni Yoga’dan tanıdığını söyledi. Belki ilk defa tanışmış ama sanki Yoga’nın verdiği ilk temas içinde yakın hissettiğim biri oldu.
Akşam soru-cevaplı bir sohbet ile başladı. Hasan Dede’nin türkçesini anlamakta bir hayli zorluk çekiyordum. Hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyordum, pür dikkat kesilmiştim. Beni en çok etkileyen Allah kavramını açıklayış şekli oldu: – Allah herşeyi içerdeki ve dışardakini kapsayandır. Bir de Rabbim meselesi vardır. Meselâ tohum eken bir çiftçi için Rab’i yağmurdur. Bir anne için Rab’i çocuğudur. Bir sevgili için Rab’i sevdiğidir.
İçim açılmıştı.
Sohbet kısmından sonra zikir başladı. Zikir , sözlük anlamı hatırlamak, zihinde tutmak, unutmamak ve anmak anlamına gelir. Kur’an kaynaklı bir terimdir. Ayrıca her şartta ve durumda Allah’ın varlığını, bütünlüğünü beyninde ve kalbinde hissetme halidir. Hu hu hu sesleri içinde, (Hu – O anlamında. Yaşamın kaynağı olan Allah anlamında) Neyin sesi içinde bir kendinden geçiş hali idi.
Zikirden sonra ufak bir mola verildi. Çay, börek ikramı yapıldı. Yenilenmek üzere dışarı çıkanlar oldu.
Arkasından sema başladı. Ve ilk defa kadın semasenlerin olduğu bir ayine tanıdıklık ediyordum. Sema, gökyüzü… Evrenin dönüşünü simgeleyen bu adayış içerisinde, ney taksimi eşliğinde, neyin ruhu dinlendiren eşsiz sesi ile büyülenmiş bir şekilde zamansızlık içinde huşu içinde dinliyordum. Semazenler sağ el yukarı, sol el aşağı dönük olacak şekilde kollarını iki yana açarak dönmeye başladılar. Bu, Hak’tan alır halka saçarız, kendimize birşey maletmeyiz manasına gelir. Toplam 4 selam yapıldı. İlk selamda yolcu, Hakk’ın biriğine iman eder. İkinci selamda, Hakk’a giden en kısa yolu yani aşk yolunu bulur. Üçünçü selamda, Hakk’ın özüne vakıf olup, o güzelliklere bürünür. Dördüncü selamda ise, o güzellikler ile halkın hizmetine girer. ( Hasan Dede – Mevlâna Sohbetleri kitabından açıklamalar alınmıştır).
Gece 23 sularında bitti. Manevi bir zevk içinde oradan ayrılarak, evime dönüş yollarına girdim. Böyle bir geceyi bana yaşatan Nehir, Didem ve Mehmet Ağabey’ye burdan tekrar sonsuz şükranlarımı yolluyorum.
Duvarlarda birçok özlü söz vardı. Okudukça içime yer eden, ve derinlerden bilinçaltıma kazınan güzel anımsatmalar…
“Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır”. Hz. Mevlana
“Dilinizi daima iyi kullanınız.
O sizi saadete götürdüğü gibi,
felakete de götürebilir”.
“Nice insanlar gördüm üstünde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok”. Hz. Mevlana
“Sevgiden acılar tatlılaşır,
Sevgi yüzünden bakırlar altın olur,
Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır,
Sevgiden dertler şifa bulur,
Sevgi yüzünden padişah kul kesilir”.
Yoga ve Tasavvuf… Birbiri ile örtüşen bilge yolları.
Ve bu geceden sonra artık çok kolay bir şekilde, çekinmeden ve korkmadan telâffuz edebilmeye başladım. Yoga benim ibadet yolum. Bana, an be an Bütünlüğü hatırlatan, bu Bütünlük içindeki gizemli yolculuğa teslimiyeti anımsatan bir yol. Bedenden başlayarak yaşadığımız farkındalık içinde, tüm benliğimiz ile anın bütünlüğü içinde dışsal ve içsel alanımızı net görmemize ışık tutan bir yol. Kirtan geceleri de mantralar eşliğinde, tıpkı zikir gibi, kalp yolu içinde, O’nu, Tanrıyı, Yüksel Bilinçi, Allah’ı, Tekliği anımsatan bir yol. İkiliğin bittiği bir yol. Benlik duygusunun erimeye başladığı hiçliğin bütünlüğüne yaklaşmamıza yardımcı olan bir yol.
Bir anda ismimin anlamını düşünmeye başladım. Mey Elbi. Mey farsça mitolojide ilahi şarap anlamına, Elbi ise arapça kalbi anlamına gelir. Şarap kalbim. Birden taşıdığım ismimin derinliğini hissettim. İsmimin beni gütürdüğü yere teslimiyet içinde….
(fotoğraf : Yöntem Yurtsever – Sema ayininden, 1 kadın semazen. Sirkeci garında . Her pazar bu ayin yapılıyor.)
Sevgiyle kalın,
mey
Comments